29 Haziran 2016

‘Liberal dünya düzeninin yıkılışı’


Avrupa Birliği’nin en etkili ve en büyük ülkelerinden olan İngiltere’nin çıkış kararı, küreselleşme siyasetinden dönüşü mü işaret ediyor? Avrupa ve ABD’nin etkili gazetelerinde yayımlanan birçok yoruma göre, evet, bu bir dönüşün ilk işareti.

İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden çıkış kararının uzun vadede önce Avrupa, sonra dünya siyasetine yön veren büyük etkileri olacak. Avrupa Birliği, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra gelişen iki kutuplu dünyanın bitişinin habercisi, küreselleşmenin Avrupa kıtasındaki en pratik sonucu oldu.


‘Liberal Dünya Düzeninin Yıkılışı’

Foreign Policy dergisinde Stephen Walt imzalı yazıya göre Brexit, liberal dünya düzeninin yıkılışı anlamına geliyor. Yazı şöyle devam ediyor:

“Dünya, bir zamanlar çok güçlü olan demokrasilerin kırılgan olduğu yeni birt döneme giriyor. Şimdi nerede yanlış yaptığımızı anlamamız gereken bir zaman.”

Walt’a göre Soğuk Savaş dönemi sonrası liberal düzene geçişte milliyetçilik, yerel kimlik, mezhepler, etnik köken, aşiret bağları gibi kavramlar küçümsendi. ‘Eski kuşaklara ait’ bu bağların zamanla yok olacağı, en kötü ihtimalle demokratik kurumlarla birlikte dengeleneceği sanıldı. Ancak dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Avrupa’da da kalabalıklar bu kimliklere olan bağını, liberallerin tarif ettiği şekliyle ‘özgürlüklerinden’ daha çok önemsedi. “Eğer Brexit bize bir şey anlatıyorsa bu özellikle daha yaşlı seçmenin bu kavramlardan, ekonomik kaygılardan daha kolay etkilenebiliyor” diye yazan Walt, bu kavramların global alanda geçerliliği olsa da başka değerlerin daha üstün gelebildiğini düşünüyor:

“Bu geleneksel hassasiyetler, özellikle sosyal değişim daha hızlı ve tahmin edilemez olduğunda daha görünür olur. Liberaller toleransın öneminden istediği kadar bahsedebilir, ama gerçekte kültürlerin bir araya getirilmesi hiçbir zaman bu kadar kolay olmadı.”

‘ABD başka ortaklar bulacak’

Bazı uzmanlara göre sadece ülkelerin oluşturduğu birlikler değil, farklı bölgelerin birleşerek oluşturduğu ülkeler de artık tehlikede. Avrupa Birliği’nden önce, ‘Birleşik Krallık’ın ayrılacağı endişeleri de uzmanlar tarafından dile getiriliyor. Politico’nun ‘Beş yıl sonra ne olur’ sorusunu yönelttiği Dış İlişkiler Konseyi Başkanı Richard Haass, Birleşik Krallık’ın gittikçe güçsüzleşeceği ve İskoçya’nın beş yıl içinde ülkeden ayrılacağını söylüyor:

“Avrupa Birliği’nden başka ülkeler de ayrılacak. Birlik, çekirdek bir Avrupa bölgesinden ibaret olacak. ABD’nin Birleşik Krallık’la özel ilişkisi etkisini kaybedecek ve ABD bölgede başka ülkelerle ortaklık kuracak.”

Yine Politico’nun sorusunu yanıtlayan Allianz şirketinin ekonomi danışmanı Muhammed Erian da Avrupa Birliği’nin küçüleceğini söylüyor. Erian’a göre daha küçük bir Avrupa Birliği’nde Fransa-Almanya ortaklığı daha da güçlenecek ve iki ülkenin etkisi artacak.

Eski ABD Başkanları Bill Clinton ve George Bush’un dış politika danışmanı olarak görev yapan Büyükelçi Dennis Ross, Avrupa Birliği’nin artık etkili bir küresel güç olmayacağını, bunun sonucunda da ülkeler arasındaki ikili ilişkilerin ön plana çıkacağı görüşünde.

‘Sona gelinmedi ama bu ilk domino taşı olabilir’

New York Times’ta Andrew Ross Sorkin imzasıyla çıkan bir yazıda da, Brexit’in doğurabileceği en kötü senaryo ele alındı. Sorkin, uzun vadede Brexit’in bir domino etkisi yaratacağı görüşünde:

“Asıl kaygı, diğer Avrupa Birliği ülkeleri de kendi çıkışları için çabalayacaklar mı? Çabaları sonuç vermese bile birliğin içindeki ülkelerin birbirine olan güvensizliği, Avrupa’nın dışında da etkileri hissedilecek bir krize yol açabilir.”

İspanya ve İtalya gibi ülkeler de birlikten ayırılırsa sistematik olarak işleyen finansal kurumların yıkılacağını ve bunun da öncelikle ABD’yi etkileyeceğini belirten Sorkin, yıllar sürecek bir ekonomik krizle karşı karşıya kalınabileceğini yazdı.

‘İngiltere bize daha yabancı’

Alman gazetesi Der Spiegel de, Londra muhabiri Christoph Scheuermann’ın yazısını yayımlayarak Brexit’in eskiye duyulan özlem, birliğe duyulan nefret ve ‘yabancı korkusu’ sebebiyle ortaya çıktığı görüşünü savundu. İngilizlerin ‘vatansever bir dürtüyle’ hareket ettiğini belirten yazıda, ‘bugünü bu kadar korkunç yapan şey de bu’ yorumunda bulunuluyor:

“İngiltere şimdi bize daha yabancı. 2016 İngiltere’si belirsiz ve bölünmüş bir ülke. Çoğunluk, ellerinde trompetler ve davullarıyla kampanya yapan az sayıda insana inandı ve uzmanların, ekonomistlerin ve hatta Başbakanlarının söylediklerine kulak astı.”

Fransız La Liberation gazetesi ise Brexit’e farklı bir açıdan bakıyor.

Paris’teki siyasi bilimler üniversitesi Science-Po’da görev yapan akademisyen François-Charles Mougel’e ait yazıda, İngilizlerin ‘milli birlik’ duygusuna kapitalizm, rekabet gibi kavramlardan daha fazla inandığını; göç ve çok kültürlülükten kaçtıklarını söylüyor. Farklı olan ise artık ülkenin yönetimi elitlerin yürüteceğini, eşitliğin yerini ‘güçlünün daha da güçlenmesinin’ alacağını belirtiyor.

‘Artık küreselleşme durdurulamaz’

İngiliz The Time dergisi de aynı fikirden yola çıkarak, uzun vadede ‘elitlere karşı ayaklanma’ meşalesinin yakılacağını; yükselen milliyetçilik ve yabancı düşmanlığıyla birlikte yönetim kadrolarına da isyanın başlayabileceğini yazıyor.

Jeffrey Garten imzalı yazıda, tüm bunlar olsa da küreselleşmenin sona ermeyeceğini söylüyor:

“Bugün toplumların arasındaki bağları düşündüğümüzde, 20. yüzyıla döneceğimizi düşünmek imkânsız. Küreselleşme bugün sadece hükümetlerin adımları sebebiyle gelişmiyor. Bu, iletişim araçlarının, Google’ın, Facebook gibi araçların da gelişmesinin bir sonucu.”

Kaynak: Foreign Policy, Politico, New York Times, Der Spiegel, La Liberation, The Time

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder