Taksim olaylarıyla Türkiye'de adı sık sık ikiyüzlülükle anılan CNN New York'taki İsrail protestolarını görmedi.
Türkiye'nin meydanları Gezi Parkı eylemleriyle sarsılırken, dünya 'gözlerden kaçırılan', 'perdelenen' şok bir gelişme daha yaşadı; 100 bin Yahudi'nin İsrail karşıtı eylemi.
Yüz binlerce Musevi, New York'ta İsrail karşıtı eylem yaptı. Ancak CNN görmedi.
9 Haziran 2013 tarihinde New York sokaklarında yüzlerce hahamın önderliğinde toplanan yüz bin Yahudi, 'Siyonizm yok olsun' sloganları attı.
Aşağı Manhattan'ın Federal Plaza Meydanı'nda gerçekleşen eyleme Musevi kökenli çok sayıda eğitimci ve işadamının katılımı dikkat çekti.
Göstericiler, İsrail'in ordu hizmetlerindeki kokuşmuşluk ve terör devletinin dünyevileşme noktasındaki zulümlerine de vurgu yaptılar.
Böylesine kalabalık topluluğun Amerika gibi bir ülkede nadiren tepki eylemi gerçekleştirmesine rağmen CNN tek bir haber dahi yapmayarak yeni bir habercilik skandalına daha imza attı.
Taksim'deki eylemi 9 saat canlı yayında veren ve dünyaya Türkiye'de bir iç savaş yaşandığına dair mesaj verme niyetini ortaya koyan CNN ve BBC dahil uluslararası medya, yüzbinlerce Musevi'nin eylemini görmezden geldi.(haber7)
2 Ağustos 2013
Russell Crowe: Cem Yılmaz'a çok güldüm
Türkiye'de kaldığı sürece 22 Türk filmi izlediğini söyleyen Russell Crowe, Cem Yılmaz'ın Yahşi Batı filmine çok güldüğünü söyledi.
Yönetmenliğini ve başrolünü üstlendiği filmin çekimleri için Türkiye'ye gelen Russel Crowe Twitter'dan takipçilerine Türk filmleriyle ilgili övgü dolu sözlere bulundu. Özellikle Cem Yılmaz'ın oynadığı Yahşi Batı filmini çok beğendiğini söyleyen Crowe, Yılmaz'a çok güldüğünü söyledi.
Yönetmenliğini yapıp, başrolünü oynamayı planladığı ‘The Water Diviner’ filmine mekan bakmak için Türkiye ’ye gelen Russell Crowe, Türk sinemasına merak sardı. Bu süre zarfında 22 film izlediğini söyleyen Crowe, Türkiyeli oyuncular hakkında yorumlarını yazdı.
'CEM YILMAZ ÇOK GÜLDÜRDÜ'
Cem Yılmaz’ın kendisini çok güldürdüğünü söyleyen Crowe, takipçilerine “Yahşi Batı’yı gördünüz mü? Çok gülünç, çok komik” diyerek filmdeki Cem Yılmaz ile Demet Evgar arasında geçen “Bıyıkların çok güzel”, “Seninki de!” repliğini de paylaştı.
Crowe, son olarak “Yılmaz Erdoğan’ın ‘Kelebeğin Rüyası’nı izlediniz mi? Güzel film” yazdı.
'KIVANÇ TATLITUĞ İLE TANIŞTIM'
Birkaç hayranıyla Twitter üzerinden sohbet etme fırsatı da bulan Avustralyalı oyuncu, "Kıvanç Tatlıtuğ ile tanıştınız mı" sorusuna, "Evet, bugün tanıştım. İyi bir adam, iyi bir aktör. Güzel bir sohbetimiz oldu" cevabı verdi. Başka bir takipçisinin Mert Fırat'ı önermesi üzerine ise, "Onunla tanışmadım ama seninle aynı fikirdeyim. Çok doğal, klas bir aktör" yorumunu yaptı.
Crowe, "Çok iyi bir insan, harika bir oyuncu" sözleriyle Yılmaz Erdoğan'ı, "Harika birisi, Onu çok seviyorum" cümleleriyle de Şener Şen'i, "Çok iyi bir oyuncu" sözleriyle de Haluk Bilginer'i överken, yeni çekeceği filminde birkaç Türk oyuncuya da yer vermek istediğini söyledi.(ntvmsnbc)
Yönetmenliğini ve başrolünü üstlendiği filmin çekimleri için Türkiye'ye gelen Russel Crowe Twitter'dan takipçilerine Türk filmleriyle ilgili övgü dolu sözlere bulundu. Özellikle Cem Yılmaz'ın oynadığı Yahşi Batı filmini çok beğendiğini söyleyen Crowe, Yılmaz'a çok güldüğünü söyledi.
Yönetmenliğini yapıp, başrolünü oynamayı planladığı ‘The Water Diviner’ filmine mekan bakmak için Türkiye ’ye gelen Russell Crowe, Türk sinemasına merak sardı. Bu süre zarfında 22 film izlediğini söyleyen Crowe, Türkiyeli oyuncular hakkında yorumlarını yazdı.
'CEM YILMAZ ÇOK GÜLDÜRDÜ'
Cem Yılmaz’ın kendisini çok güldürdüğünü söyleyen Crowe, takipçilerine “Yahşi Batı’yı gördünüz mü? Çok gülünç, çok komik” diyerek filmdeki Cem Yılmaz ile Demet Evgar arasında geçen “Bıyıkların çok güzel”, “Seninki de!” repliğini de paylaştı.
Crowe, son olarak “Yılmaz Erdoğan’ın ‘Kelebeğin Rüyası’nı izlediniz mi? Güzel film” yazdı.
'KIVANÇ TATLITUĞ İLE TANIŞTIM'
Birkaç hayranıyla Twitter üzerinden sohbet etme fırsatı da bulan Avustralyalı oyuncu, "Kıvanç Tatlıtuğ ile tanıştınız mı" sorusuna, "Evet, bugün tanıştım. İyi bir adam, iyi bir aktör. Güzel bir sohbetimiz oldu" cevabı verdi. Başka bir takipçisinin Mert Fırat'ı önermesi üzerine ise, "Onunla tanışmadım ama seninle aynı fikirdeyim. Çok doğal, klas bir aktör" yorumunu yaptı.
Crowe, "Çok iyi bir insan, harika bir oyuncu" sözleriyle Yılmaz Erdoğan'ı, "Harika birisi, Onu çok seviyorum" cümleleriyle de Şener Şen'i, "Çok iyi bir oyuncu" sözleriyle de Haluk Bilginer'i överken, yeni çekeceği filminde birkaç Türk oyuncuya da yer vermek istediğini söyledi.(ntvmsnbc)
Kraliçe’nin Üçüncü Dünya Savaşı konuşması
Kamuoyuna açıklanan İngiliz gizli arşivlerinde Kraliçe Elizabeth'in olası bir yeni dünya savaşı durumunda halka hitaben yapması planlanan konuşma da yer alıyor.
İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth'in 1983 yılında olası bir nükleer savaş durumunda halka hitaben yapması planlanan konuşma, gizliliği kaldırılan arşiv belgeleri arasından çıktı.
Kraliçe'nin dönemin nükleer gücü Sovyetler Birliği'nin tehdidi altında bulunan İngiliz halkına “tehlikeler tarihimizin hiçbir anında olmadığı kadar büyük” şeklinde hitap etmesi planlanıyordu.
"Bu yeni kötülüğe karşı hep birlikte mücadele etmeye çalışırken gelin ülkemiz ve nerede olurlarsa olsunlar iyi yürekli insanlar için dua edelim. Tanrı hepinizi korusun” ifadelerinin yer aldığı konuşmada Kraliçe II. Elizabeth'in ayrıca İngiliz halkına geçen iki dünya savaşında onlara özgürlüğü canlı tutan nitelikleri de hatırlatması bekleniyordu.
Ancak Kraliçe bu konuşmayı hiçbir zaman yapamadı. Metni de görmediği tahmin ediliyor.
Metin Soğuk Savaş döneminde hükümet yetkililerince hazırlanmış ve bir nükleer savaş durumunda atılacak olası adımları içeriyor.
Metin sadece bir simülasyon olsa da Kraliyet ailesinin ülkeyi tahmin edilemeyecek bir zorluğa karşı hazırlamaya çalışırken dönemin korkularını yansıtıyor. (Deutsche Welle Türkçe)
İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth'in 1983 yılında olası bir nükleer savaş durumunda halka hitaben yapması planlanan konuşma, gizliliği kaldırılan arşiv belgeleri arasından çıktı.
Kraliçe'nin dönemin nükleer gücü Sovyetler Birliği'nin tehdidi altında bulunan İngiliz halkına “tehlikeler tarihimizin hiçbir anında olmadığı kadar büyük” şeklinde hitap etmesi planlanıyordu.
"Bu yeni kötülüğe karşı hep birlikte mücadele etmeye çalışırken gelin ülkemiz ve nerede olurlarsa olsunlar iyi yürekli insanlar için dua edelim. Tanrı hepinizi korusun” ifadelerinin yer aldığı konuşmada Kraliçe II. Elizabeth'in ayrıca İngiliz halkına geçen iki dünya savaşında onlara özgürlüğü canlı tutan nitelikleri de hatırlatması bekleniyordu.
Ancak Kraliçe bu konuşmayı hiçbir zaman yapamadı. Metni de görmediği tahmin ediliyor.
Metin Soğuk Savaş döneminde hükümet yetkililerince hazırlanmış ve bir nükleer savaş durumunda atılacak olası adımları içeriyor.
Metin sadece bir simülasyon olsa da Kraliyet ailesinin ülkeyi tahmin edilemeyecek bir zorluğa karşı hazırlamaya çalışırken dönemin korkularını yansıtıyor. (Deutsche Welle Türkçe)
Müslümanların 'helal' biraya ilgisi artıyor
Economist dergisi bugün yayınladığı bir makalede özellikle Orta Doğu'da alkolsüz biraya artan ilgiye dikkat çekiyor.
Geçen sene 2,2 milyar litre alkolsüz biranın tüketildiğini yazan makale, bu rakamın beş yıl öncesine oranla %80'lik bir artışa işaret ettiğini de ekliyor.
Economist'in makalesi şöyle: "2012 yılında İranlılar 2007 yılına oranla 4 kat daha fazla alkolsüz bira tüketti.
Suudi Arabistan, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri'nde de tüketicilerin alkolsüz biraya yönelik damak zevki artışta (ama bölgede alkollü bira hâlâ daha fazla satıyor).
İranlı firma Behnuş'un ürettiği Delster, 1979 İslam devriminin ardından alkolsüz üretilmeye başlandı.
Gazze'de Hamas'ın 2005 yılında seçilmesinin ardından Filistinli bira firması Taybeh, rengi yeşil olan 'helal' bira üretmeye başladı.
Dubai'den Euromonitor araştırma firması için çalışan Maii Abdul-Rahmen, satışların artmasını tüketicilerin değişen arzularına bağlıyor.
Lübnanlı alkolsüz bira üreticisi Laziza'nın marka yöneticisi Guilda Saber de alkolsüz olsa bile bira içmenin, Coca-Cola veya meyve suyu içmenin sunamadığı bir küresel yaşam tarzı isteğiyle bağlantılı olduğunu öne sürüyor.
Ama alkolsüz bira üreticilerinin miktarı arttıkça firmalar da farklı Pazar arayışında.
Örneğin Moussy reklamlarında modaya uyan bir grup erkek ve kadını plajda içki içerken gösteriyor. Birell ise daha erkeksi bir görüntü tercih etmiş: alkolsüz biranın reklamında futbol maçı izleyen bir grup erkek, yanlarından geçen bir kadının arkasından bakıyor (anlaşılan kadınların süzülmesi alkol içmekten daha az günah).
Bazı bira üreticileri, bölgede artan dinsel duyguların talebi arttıracağından ümitli.
Örneğin normalde alkollü bira üreten Türk Efes, 2011 yılında Efes Zero'yu satışa sundu. Diğer firmalarsa tüketicilerin inançlarını daha da belirginleştirmek istemeleri durumunda Batı'dan gelen her şeye sırt döneceklerinden endişeli."
Economist, makalenin sonunda Suudi ve Mısırlı din adamlarının Müslümanların alkolsüz bira içmesinin caiz olduğunu söyleyen fetvalar yayınladığını yazıyor.(bbcturkce)
Geçen sene 2,2 milyar litre alkolsüz biranın tüketildiğini yazan makale, bu rakamın beş yıl öncesine oranla %80'lik bir artışa işaret ettiğini de ekliyor.
Economist'in makalesi şöyle: "2012 yılında İranlılar 2007 yılına oranla 4 kat daha fazla alkolsüz bira tüketti.
Suudi Arabistan, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri'nde de tüketicilerin alkolsüz biraya yönelik damak zevki artışta (ama bölgede alkollü bira hâlâ daha fazla satıyor).
İranlı firma Behnuş'un ürettiği Delster, 1979 İslam devriminin ardından alkolsüz üretilmeye başlandı.
Gazze'de Hamas'ın 2005 yılında seçilmesinin ardından Filistinli bira firması Taybeh, rengi yeşil olan 'helal' bira üretmeye başladı.
Dubai'den Euromonitor araştırma firması için çalışan Maii Abdul-Rahmen, satışların artmasını tüketicilerin değişen arzularına bağlıyor.
Lübnanlı alkolsüz bira üreticisi Laziza'nın marka yöneticisi Guilda Saber de alkolsüz olsa bile bira içmenin, Coca-Cola veya meyve suyu içmenin sunamadığı bir küresel yaşam tarzı isteğiyle bağlantılı olduğunu öne sürüyor.
Ama alkolsüz bira üreticilerinin miktarı arttıkça firmalar da farklı Pazar arayışında.
Örneğin Moussy reklamlarında modaya uyan bir grup erkek ve kadını plajda içki içerken gösteriyor. Birell ise daha erkeksi bir görüntü tercih etmiş: alkolsüz biranın reklamında futbol maçı izleyen bir grup erkek, yanlarından geçen bir kadının arkasından bakıyor (anlaşılan kadınların süzülmesi alkol içmekten daha az günah).
Bazı bira üreticileri, bölgede artan dinsel duyguların talebi arttıracağından ümitli.
Örneğin normalde alkollü bira üreten Türk Efes, 2011 yılında Efes Zero'yu satışa sundu. Diğer firmalarsa tüketicilerin inançlarını daha da belirginleştirmek istemeleri durumunda Batı'dan gelen her şeye sırt döneceklerinden endişeli."
Economist, makalenin sonunda Suudi ve Mısırlı din adamlarının Müslümanların alkolsüz bira içmesinin caiz olduğunu söyleyen fetvalar yayınladığını yazıyor.(bbcturkce)
1 Ağustos 2013
‘Her an, herkes, her yerde izleniyor’
ABD İstihbaratı’nın izleme skandalı, gün ışığına çıkan belgelerle yeni bir boyut kazandı.
İngiliz ‘The Guardian' gazetesi, ABD'nin dijital casusluk programı X-Keyscore ile ilgili yeni belgeler yayınladı. Yeni belgeler, ABD Ulusal Güvenlik Ajansı'nın (NSA) internet kullanıcılarının faaliyetlerini eş zamanlı olarak izleyebildiklerini ortaya koyuyor.
NSA, kullanıcılar e-postalarını yazar, Facebook ya Twitter hesaplarını günceller ya da arama motorlarına anahtar kavramları girerken izleyip kaydetme amacıyla X-Keyscore adı verilen bir yazılımı kullanıyor.
‘Kuşkulu davranışlar 300 teröristi ele verdi'
NSA, X-Keyscore yazılımıyla “kuşkulu davranışları” belirliyor. Örneğin Pakistan'da birbirleriyle Almanca haberleşen İnternet kullanıcıları bu sınıfa giriyor. Google'ın harita hizmetini eylem planları için kullananlar da bu kapsamda NSA kayıtlarına giriyor. Belgeye göre, “NSA, X-Keyscore yazılımından yararlanarak 300'den fazla teröristin yakalanmasını sağladı.”
NSA adına görev yapan Edward Snowden, “Eğer bana bir kişisel e-posta adresi verirsen, oturduğum yerden seni, muhasebecini, bir federal yargıcı hatta Başkan'ı bile izleyebilirim” demişti. Guardian'daki haberde, “son belgeler ışığında Snowden'ın iddiasının gerçeklik kazandığına” dikkat çekildi.
Guardian haberine 32 sayfalık bir sunum ekledi. NSA'nın kadrolarını eğitmek amacıyla kullandığı belirtilen sunumda X-Keyscore'un özellikleri anlatılıyor. Guardian sunumun “çok gizli” damgalı operasyonların anlatıldığı 4 sayfasını kararttı.
Rusya ve Çin'deki X-Keyscore sunucuları
Buna göre X-Keyscore dünya genelinde 500'den fazla sunucu üzerinde çalışıyor. X-Keyscore sunucularının ABD'nin rakipleri olarak bilinen Rusya, Çin ve Venezuela gibi ülkelerde de yer alması dikkat çekiyor.
Beyaz Saray Sözcüsü Jay Carney, “X-Keyscore'a erişimin çok sınırlı sayıda yetkiliye mahsus olduğunu” açıkladı. Carney, “sözkonusu programla elde edilen verilere erişme yetkisine sahip kişilerin birbirlerini karşılıklı kontrol ettiğini” vurguladı.
Hackerlar NSA Başkanı Alexander'ı ‘sıkıştırdı'
NSA Başkanı General Keith Alexander ise Las Vegas'ta düzenlenen hacker konferansı DefCon'da hackerlardan yardım talep etti. General Alexander'in konuşmasına bir hackerin müdahalesi damgasını vurdu. 30 yaşındaki bilişim güvenliği danışmanı Jon McCoy, NSA Başkanının konuşmasını “özgürlük” diye bağırarak kesti. Keith Alexander bunun üzerine, “Aynen, biz özgürlüğü savunuyoruz” dedi. Jon McCoy ise bunun üzerine “saçmalamayın” diye bağırdı. NSA Başkanı hackerı yatıştırmaya çalıştı. Ancak Jon McCoy bu sefer de “Size güvenmiyorum” diye bağırdı. Konferansı izleyen hackerlardan bir başkası ise “Kongreye yalan söylediniz. Şimdi bize yalan söylemediğiniz ne malûm?” dedi.
Guardian'ın eski ABD istihbaratçısı Edward Snowden ile Hong Kong'a kaçtıktan sonra, haziran ayında yaptığı söyleşi izleme skandalını ortaya çıkaran süreci başlatmıştı. ABD'nin hakkında çıkardığı arama kararı ve pasaportunu iphtal etmesi, Snowden'in Hong Kong'un ardından geçtiği Moskova'da sıkışıp kalmasına yol açtı. Snowden hâlâ Şeremetyevo Havaalanı'nın transit geçişlere ayrılan ‘yeşil bölge'sinde kalıyor.
© Deutsche Welle Türkçe
İngiliz ‘The Guardian' gazetesi, ABD'nin dijital casusluk programı X-Keyscore ile ilgili yeni belgeler yayınladı. Yeni belgeler, ABD Ulusal Güvenlik Ajansı'nın (NSA) internet kullanıcılarının faaliyetlerini eş zamanlı olarak izleyebildiklerini ortaya koyuyor.
NSA, kullanıcılar e-postalarını yazar, Facebook ya Twitter hesaplarını günceller ya da arama motorlarına anahtar kavramları girerken izleyip kaydetme amacıyla X-Keyscore adı verilen bir yazılımı kullanıyor.
‘Kuşkulu davranışlar 300 teröristi ele verdi'
NSA, X-Keyscore yazılımıyla “kuşkulu davranışları” belirliyor. Örneğin Pakistan'da birbirleriyle Almanca haberleşen İnternet kullanıcıları bu sınıfa giriyor. Google'ın harita hizmetini eylem planları için kullananlar da bu kapsamda NSA kayıtlarına giriyor. Belgeye göre, “NSA, X-Keyscore yazılımından yararlanarak 300'den fazla teröristin yakalanmasını sağladı.”
NSA adına görev yapan Edward Snowden, “Eğer bana bir kişisel e-posta adresi verirsen, oturduğum yerden seni, muhasebecini, bir federal yargıcı hatta Başkan'ı bile izleyebilirim” demişti. Guardian'daki haberde, “son belgeler ışığında Snowden'ın iddiasının gerçeklik kazandığına” dikkat çekildi.
Guardian haberine 32 sayfalık bir sunum ekledi. NSA'nın kadrolarını eğitmek amacıyla kullandığı belirtilen sunumda X-Keyscore'un özellikleri anlatılıyor. Guardian sunumun “çok gizli” damgalı operasyonların anlatıldığı 4 sayfasını kararttı.
Rusya ve Çin'deki X-Keyscore sunucuları
Buna göre X-Keyscore dünya genelinde 500'den fazla sunucu üzerinde çalışıyor. X-Keyscore sunucularının ABD'nin rakipleri olarak bilinen Rusya, Çin ve Venezuela gibi ülkelerde de yer alması dikkat çekiyor.
Beyaz Saray Sözcüsü Jay Carney, “X-Keyscore'a erişimin çok sınırlı sayıda yetkiliye mahsus olduğunu” açıkladı. Carney, “sözkonusu programla elde edilen verilere erişme yetkisine sahip kişilerin birbirlerini karşılıklı kontrol ettiğini” vurguladı.
Hackerlar NSA Başkanı Alexander'ı ‘sıkıştırdı'
NSA Başkanı General Keith Alexander ise Las Vegas'ta düzenlenen hacker konferansı DefCon'da hackerlardan yardım talep etti. General Alexander'in konuşmasına bir hackerin müdahalesi damgasını vurdu. 30 yaşındaki bilişim güvenliği danışmanı Jon McCoy, NSA Başkanının konuşmasını “özgürlük” diye bağırarak kesti. Keith Alexander bunun üzerine, “Aynen, biz özgürlüğü savunuyoruz” dedi. Jon McCoy ise bunun üzerine “saçmalamayın” diye bağırdı. NSA Başkanı hackerı yatıştırmaya çalıştı. Ancak Jon McCoy bu sefer de “Size güvenmiyorum” diye bağırdı. Konferansı izleyen hackerlardan bir başkası ise “Kongreye yalan söylediniz. Şimdi bize yalan söylemediğiniz ne malûm?” dedi.
Guardian'ın eski ABD istihbaratçısı Edward Snowden ile Hong Kong'a kaçtıktan sonra, haziran ayında yaptığı söyleşi izleme skandalını ortaya çıkaran süreci başlatmıştı. ABD'nin hakkında çıkardığı arama kararı ve pasaportunu iphtal etmesi, Snowden'in Hong Kong'un ardından geçtiği Moskova'da sıkışıp kalmasına yol açtı. Snowden hâlâ Şeremetyevo Havaalanı'nın transit geçişlere ayrılan ‘yeşil bölge'sinde kalıyor.
© Deutsche Welle Türkçe
Müslüman olan din profesörünün kitabı ABD'yi karıştırdı
ABD'nin California Üniversitesi'nde din profesörü olan ve kısa bir süre önce Müslüman olan Reza Aslan'ın Hz. İsa hakkında yazdığı kitap, tartışma konusu oldu. Aslan'ın Fox News kanalına verdiği röportaj ise kitabı ana gündem maddelerinden biri haline getirdi.
Hristiyanlıktan kısa süre önce vazgeçerek Müslüman olan akademisyen Reza Aslan'ın yazdığı 'Zealot: The Life and Times of Jesus of Nazareth' adlı kitap, ABD'nin gündemine oturmuş durumda.
20 yıldır Hz. İsa'yı araştırdığını ve bir din profesörü ve tarihçi olarak İsa'nın yaşadığı dönemi mercek altına aldığını belirten Reza Aslan, muhafazakar kesimden ağır tepki gördü.
Yahudilerin Roma İmparatorluğu'na başkaldırısı ve Kudüs'ün yok olmasından önceki, Hz. İsa'nın yaşadığı çalkantılı ve zor dönemleri anlatan Reza, bazı çevrelerden beklediği tepkiyi görmedi.
'İsyankar Fakir Köylü'
Cumhuriyetçi ve muhafazakar Fox News kanalında Aslan ile röportaj yapan Lauren Green, din profesörünün kitabına gelen eleştirileri öne çıkararak, kitabın Hz. İsa'yı İslam'ın savunduğu görüşlerle öne çıkardığını öne sürdü. Green'in iğneleyici konuşma şekli, röportajın basında büyük yankı uyandırmasına neden olurken, Washington Post, Fox News'in özür dilemesi gerektiğini belirtti.
Röportajın ardından Los Angeles Times'a konuşan Aslan, kitaptaki yalın anlatımla Hz. İsa'yı tarihin gözünden vermek istediğini vurguladı.
Aslan, 'Okuma-yazması olmayan, fakir bir köylüden bahsediyoruz... Karizması o kadar büyük, öğretileri o kadar etkileyiciydi ki, büyük bir takipçi kitlesi topladı ve direnişe sürükledi. Dünyanın en büyük impratorluğunu karşısına aldı ve varlıklarına el konmuş, kimsesiz insanlar için kendini feda etti... Bu insan bilinmeyi hak etmez mi?' ifadesini kullandı.
Hristiyanlıktan kısa süre önce vazgeçerek Müslüman olan akademisyen Reza Aslan'ın yazdığı 'Zealot: The Life and Times of Jesus of Nazareth' adlı kitap, ABD'nin gündemine oturmuş durumda.
20 yıldır Hz. İsa'yı araştırdığını ve bir din profesörü ve tarihçi olarak İsa'nın yaşadığı dönemi mercek altına aldığını belirten Reza Aslan, muhafazakar kesimden ağır tepki gördü.
Yahudilerin Roma İmparatorluğu'na başkaldırısı ve Kudüs'ün yok olmasından önceki, Hz. İsa'nın yaşadığı çalkantılı ve zor dönemleri anlatan Reza, bazı çevrelerden beklediği tepkiyi görmedi.
'İsyankar Fakir Köylü'
Cumhuriyetçi ve muhafazakar Fox News kanalında Aslan ile röportaj yapan Lauren Green, din profesörünün kitabına gelen eleştirileri öne çıkararak, kitabın Hz. İsa'yı İslam'ın savunduğu görüşlerle öne çıkardığını öne sürdü. Green'in iğneleyici konuşma şekli, röportajın basında büyük yankı uyandırmasına neden olurken, Washington Post, Fox News'in özür dilemesi gerektiğini belirtti.
Röportajın ardından Los Angeles Times'a konuşan Aslan, kitaptaki yalın anlatımla Hz. İsa'yı tarihin gözünden vermek istediğini vurguladı.
Aslan, 'Okuma-yazması olmayan, fakir bir köylüden bahsediyoruz... Karizması o kadar büyük, öğretileri o kadar etkileyiciydi ki, büyük bir takipçi kitlesi topladı ve direnişe sürükledi. Dünyanın en büyük impratorluğunu karşısına aldı ve varlıklarına el konmuş, kimsesiz insanlar için kendini feda etti... Bu insan bilinmeyi hak etmez mi?' ifadesini kullandı.
Dr. Öz Türk Amerikalı kimliği ile İsrail'i ziyaret ediyor
28 Temmuz tarihinde başlayan İsrail seyahatleri kapsamında Dr. Mehmet Öz ve Haham Shmuley Boteach Pazartesi günü Kudüs’teki antik City of David şehrini ve Hevron’daki Cave of the Patriarchs isimli mağarayı ziyaret ettiler.
Israel National News’un haberine göre dünyanın en saygıdeğer doktorlarından biri olan Türk Amerikalı Dr. Öz, NY Presbyterian/Colombia University’de cerrahi profesörü olarak görev yapıyor.
Dr. Öz’ün sunduğu “The Dr. Oz Show” isimli televizyon programı İsrail dahil 118 ülkede yayınlanıyor. 2013 Haziran ayında Dr. Öz’ün programı, kazandığı Emmy ödülüyle üçüncü kez peş peşe “En İyi Program” dalında Emmy almış oldu.
Hevron ve Cave of the Patriarchs’a yaptığı ziyarete ilişkin heyecanını dile getiren Dr. Öz, Hevron’u “her şeyin başladığı yer” olarak tanımladı. Dr. Öz, “Bana, Hevron’un İbranice’de ‘bağlı’ anlamına geldiği söylendi; tek tanrılı inancın babası Abraham’ın gömülü olduğu tam bu yerde olmak bizi ortak inançlarımızın köklerine bağlıyor” dedi.
Kitabı mukaddes'teki mezmurlardan birlikte barış için dua eden grup, sonrasında da Cave of the Patriarchs’ta mumlar yaktılar.
Bu kısa duanın ardından konuşan Amerikalı bir “ünlü” olan Haham Shmuley Boteach, “Hevron’daki The Tomb of the Patriarchs, aynı yerde Yahudilerin ve Müslümanların birlikte dua ederken görülebilecekleri dünyadaki yegane mekanlardan biridir” dedi.
Haham Boteach ve Dr. Öz’ün grubu, mağaradan çıktıkları sırada doğaçlama olarak yapılan bir “Hora” dans çemberine katıldılar ve orada görev yapan bazı İsrail askerleriyle fotoğraflar çektirdiler.
Dr. Öz ayrıca Kudüs’ün kuzeyinde yer alan ve İsrail’in en iyi şaraphanelerinin bulunduğu yerlerden biri olan Psagot isimli yeri de ziyaret etti.
Dr. Öz ve ailesini 28 Temmuz – 4 Ağustos tarihleri arasındaki ilk İsrail ziyaretlerinde Haham Shmuley Boteach ve This World: The Jewish Values Network ağırlıyor. İsrail seyahati, Amerikalı girişimci Sheldon G. Adelson ve Mayanot Institute of Jewish Studies tarafından destekleniyor.
Haham Boteach ve Dr. Öz, "Oprah and Friends” isimli programda radyo sunucuları olarak çalışırken tanışmışlardı.
İsrail – Türkiye İlişkileri
Bu hafta başında Dr. Öz ve Haham Boteach, Jerusalem Press Club’daki bir panel kapsamında toplanan bir kalabalığa hitap ettiler. İkiliye, Jewish Agency başkanı Natan Sharansky de katıldı. Panelde, insan haklarından Yahudi değerlerine ve bölgesel politikaya değin konular konuşuldu.
İsrail ve Türkiye’nin arasının bozuk olmasına dair duyduğu üzüntüyü paylaşan Dr. Öz, Türk hükümetine, iki ülke arasındaki ilişkilerin onarılması adına İsrail’in görüşme önerisine olumlu karşılık vermesi çağrısında bulundu.
Dr. Öz, “(Her iki ülkede) demokrasiyle yönetiliyor ve bölgede birbirlerine güveniyorlar. (İki ülkenin) yakın müttefikler olmaları gerekiyor” dedi.
2010 yılında “Mavi Marmara” isimli gemideki Türklerin ölümünden dolayı İsrail hükümetinin özür dilemesine atıfta bulunan Dr. Öz, “İlk adımı atmalarından dolayı Yahudi halkını takdir ediyorum. Özür, yararlı oldu. Buna, Türkiye’den bir karşılık gerekiyor” dedi.
Kudüs ve Hevron’u ziyaret eden Dr. Öz’ün, İsrail seyahatinin diğer önemli noktaları ise Kudüs’teki Batı Duvarı’nı (Kotel), Yad Vashem Holocaust müzesini, Ölü Deniz’i, Tsfat (Safed) ve Tiveria (Tiberias) isimli şehirleri ve Masada’daki antik Yahudi kalesini kapsıyor.
Dr. Öz, Müslüman lider Saladin’in özel doktoru olan Maimonides’in mezarını da ziyaret edecek. Dr. Öz ayrıca, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile bir araya gelmek üzere davet edilmişti.(TurkishNY.com)
Israel National News’un haberine göre dünyanın en saygıdeğer doktorlarından biri olan Türk Amerikalı Dr. Öz, NY Presbyterian/Colombia University’de cerrahi profesörü olarak görev yapıyor.
Dr. Öz’ün sunduğu “The Dr. Oz Show” isimli televizyon programı İsrail dahil 118 ülkede yayınlanıyor. 2013 Haziran ayında Dr. Öz’ün programı, kazandığı Emmy ödülüyle üçüncü kez peş peşe “En İyi Program” dalında Emmy almış oldu.
Hevron ve Cave of the Patriarchs’a yaptığı ziyarete ilişkin heyecanını dile getiren Dr. Öz, Hevron’u “her şeyin başladığı yer” olarak tanımladı. Dr. Öz, “Bana, Hevron’un İbranice’de ‘bağlı’ anlamına geldiği söylendi; tek tanrılı inancın babası Abraham’ın gömülü olduğu tam bu yerde olmak bizi ortak inançlarımızın köklerine bağlıyor” dedi.
Kitabı mukaddes'teki mezmurlardan birlikte barış için dua eden grup, sonrasında da Cave of the Patriarchs’ta mumlar yaktılar.
Bu kısa duanın ardından konuşan Amerikalı bir “ünlü” olan Haham Shmuley Boteach, “Hevron’daki The Tomb of the Patriarchs, aynı yerde Yahudilerin ve Müslümanların birlikte dua ederken görülebilecekleri dünyadaki yegane mekanlardan biridir” dedi.
Haham Boteach ve Dr. Öz’ün grubu, mağaradan çıktıkları sırada doğaçlama olarak yapılan bir “Hora” dans çemberine katıldılar ve orada görev yapan bazı İsrail askerleriyle fotoğraflar çektirdiler.
Dr. Öz ayrıca Kudüs’ün kuzeyinde yer alan ve İsrail’in en iyi şaraphanelerinin bulunduğu yerlerden biri olan Psagot isimli yeri de ziyaret etti.
Dr. Öz ve ailesini 28 Temmuz – 4 Ağustos tarihleri arasındaki ilk İsrail ziyaretlerinde Haham Shmuley Boteach ve This World: The Jewish Values Network ağırlıyor. İsrail seyahati, Amerikalı girişimci Sheldon G. Adelson ve Mayanot Institute of Jewish Studies tarafından destekleniyor.
Haham Boteach ve Dr. Öz, "Oprah and Friends” isimli programda radyo sunucuları olarak çalışırken tanışmışlardı.
İsrail – Türkiye İlişkileri
Bu hafta başında Dr. Öz ve Haham Boteach, Jerusalem Press Club’daki bir panel kapsamında toplanan bir kalabalığa hitap ettiler. İkiliye, Jewish Agency başkanı Natan Sharansky de katıldı. Panelde, insan haklarından Yahudi değerlerine ve bölgesel politikaya değin konular konuşuldu.
İsrail ve Türkiye’nin arasının bozuk olmasına dair duyduğu üzüntüyü paylaşan Dr. Öz, Türk hükümetine, iki ülke arasındaki ilişkilerin onarılması adına İsrail’in görüşme önerisine olumlu karşılık vermesi çağrısında bulundu.
Dr. Öz, “(Her iki ülkede) demokrasiyle yönetiliyor ve bölgede birbirlerine güveniyorlar. (İki ülkenin) yakın müttefikler olmaları gerekiyor” dedi.
2010 yılında “Mavi Marmara” isimli gemideki Türklerin ölümünden dolayı İsrail hükümetinin özür dilemesine atıfta bulunan Dr. Öz, “İlk adımı atmalarından dolayı Yahudi halkını takdir ediyorum. Özür, yararlı oldu. Buna, Türkiye’den bir karşılık gerekiyor” dedi.
Kudüs ve Hevron’u ziyaret eden Dr. Öz’ün, İsrail seyahatinin diğer önemli noktaları ise Kudüs’teki Batı Duvarı’nı (Kotel), Yad Vashem Holocaust müzesini, Ölü Deniz’i, Tsfat (Safed) ve Tiveria (Tiberias) isimli şehirleri ve Masada’daki antik Yahudi kalesini kapsıyor.
Dr. Öz, Müslüman lider Saladin’in özel doktoru olan Maimonides’in mezarını da ziyaret edecek. Dr. Öz ayrıca, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile bir araya gelmek üzere davet edilmişti.(TurkishNY.com)
“Burkalı kahraman” isimli çizgi tartışma yarattı
Pakistan’da bu hafta gösterime girecek bir çizgi dizi büyük bir tartışma yarattı. “Burkalı kahraman” isimli çizgi dizinin başrolünde, genç bir Pakistanlı öğretmen yer alıyor…
Genç öğretmen, kız çocuklarının okula gitmesini engelleyenlerle mücadele etmek için geceleri burka giyerek bir süper kahramana dönüşüyor. Çizgi dizinin kahramanının okula gitmek istediği için Taliban saldırısına uğrayan Malala’dan etkilendiği oldukça açık. Ancak kadın kahramanın burka giyerek mücadele etmesi bazı kesimlerin tepkisini çekiyor.
Dizi, burka giymeyi özendirmekle eleştiriliyor. Ancak dizinin yaratıcısı, Pakistan’da kadınların eğitim sorununun ilk defa bu kadar cesurca dile getirildiğine dikkat çekiyor. 13 bölümlük çizgi dizinin Ağustos ayında Pakistan televizyonunda yayınlanmasıyla birlikte tartışmaların daha da alevleneceği tahmin ediliyor.
haberin devamını okumak için: http://www.trtturkhaberdar.com/haber/talibana-karsi-burkali-kahraman-11872.html
Genç öğretmen, kız çocuklarının okula gitmesini engelleyenlerle mücadele etmek için geceleri burka giyerek bir süper kahramana dönüşüyor. Çizgi dizinin kahramanının okula gitmek istediği için Taliban saldırısına uğrayan Malala’dan etkilendiği oldukça açık. Ancak kadın kahramanın burka giyerek mücadele etmesi bazı kesimlerin tepkisini çekiyor.
Dizi, burka giymeyi özendirmekle eleştiriliyor. Ancak dizinin yaratıcısı, Pakistan’da kadınların eğitim sorununun ilk defa bu kadar cesurca dile getirildiğine dikkat çekiyor. 13 bölümlük çizgi dizinin Ağustos ayında Pakistan televizyonunda yayınlanmasıyla birlikte tartışmaların daha da alevleneceği tahmin ediliyor.
haberin devamını okumak için: http://www.trtturkhaberdar.com/haber/talibana-karsi-burkali-kahraman-11872.html
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)