Piyasaları yerle bir eden Brexit oylamasından sadece üç hafta geçmişken, ABD borsaları bu hafta tüm zamanların en yüksek seviyelerine kadar çıktı.
Bazı kesimlerden bu yükselişin yeni "Lehman anı" olduğu, yani ABD'deki gösterge endekslerinin yatırımcıları her şeyin iyi olduğuna ikna etmeye çalıştığı iddiaları geldi.
Ancak aslında neler olduğuna bakıldığına tanıdık bir trend karşımıza çıkıyor. Geçtiğimiz iki yıl içerisinde S&P 500'ün önce yüzde 5'in üzerinde düşüp sonra hızla yükselmesini pek çok kez yaşadık. Bu iniş çıkışlar artık piyasa psikolojisinin çok alışıldık bir parçası.
Merkez bankası desteği geleceği beklentisiyle piyasadaki tüm dipleri almak finansal krizden bu yana kârlı bir strateji. Traderlar kriz işaretleri geldikten hemen sonra bile hala alım yapmaya hazır durumda oluyorlar.
KRİZ SİNYALİ VAR MI?
Geçtiğimiz yıl boyunca en çok duyduğumuz şeylerden biri piyasada likidite sıkıntısı olduğuydu, özellikle de tahvil piyasasında. Bu durum da normalde bağlantılı olması beklenmeyen piyasalar arasında aşırı bir korelasyon görülmesine neden oluyor. bu da piyada hava boşluğu denilebilecek bazı delikler oluşturuyor.
Normalde ters hareket etmesi beklenen varlıkların nası aynı anda aynı yöne hareket ettiğini inceleyen Renaissance Macro'dan Neil Dutta, "Küresel finans krizi yaklaşık 20 yıl önce başlamıştı ve bazıları için çok eski bir anı gibi gözükse de küresel ekonomide kalıcı bir iz bıraktı" dedi.
Dutta, "Finans piyasalarına bakılırsa, varlık fiyatları kriz öncesinden ziyade kriz özellikleri gösteriyor. En belirgin işaret varlıklar arası korelasyonun kalıcı şekilde güçlü seyretmesi" dedi.
Analiste göre bu durumun en önemli etkilerinden biri bir ülkede yaşanan oynaklıkların diğer ülkelere sıçrama ihtimalinin artması ve bu sürecin çok daha hızlı bir şekilde gerçekleşmesi.
Ancak korelasyonun artması, likiditenin de arttığı anlamına gelmiyor. Mohamed El-Erian kitabında kriz sonrası dönemde piyasaları ve merkez bankalarını saran ve "likidite illüzyonu" dediği bu duruma yatırımcıların aldığı yüksek risklere karşı ödemelerin daha düşük olması ve çoğunluk yatırımlarının yarattığı algının neden olduğunu söylemişti. El-Erian'a göre, bu illüzyon satış zamanı geldiğinde makul bir fiyata alım yapmak isteyecek bir talep kaynağı olduğu beklentisini doğuruyor; ancak şartların nasıl olduğuna ilişkin piyasanın ortak algısı değiştiğinde ve yatırımcıları ona göre pozisyonlarını değiştirdiğinde bu durum zıtlık yaratıyor.
Bu nokta da Howard Marks'ın geçen yıl yaptığı likidite tanımını hatırlamakta fayda var.
Marks, likiditenin bir varlık için piyasa olup olmaması değil; bir varlığı büyük zarar etmeden ne kadar hızlı satabileceği olduğunu söylüyor. Marks, “Bir varlığın likit olup olmadığından bahsetmek çok yapılan bir hatadır. Genelde doğası gereği bir varlık likit ya da likit değil değildir. Likidite çok kısa ömürlüdür, gelir ve geçer” diyor.
O zaman 24 Haziran günü piyasalara baktığımızda, neredeyse tüm varlıklar için yatırımcıların fiyatta değişiklilere sebep olmadan çıkışının mümkün olmadığını görüyoruz.
Brexit sonrası piyasa hareketlere baktığımızda hareketin en büyük kaynağının korku olduğu rahatlıkla söylenebilir. Genelde piyasalara yön veren korkudur. En son rekor seviyeleri gördüğümüzde de Yale profesörü Robert Shiller da gelecek endişelerimiz yüzünden hisse ve konut fiyatlarında bir yükseliş görülmesinin mümkün olduğunu söylemişti.
Ancak korkunun büyük para birimleri ve borsaları sadece birkaç gün içinde yüzde 10 indirip çıkarması da "normal" piyasalarda hep görülmesi beklenen bir durum değil. ancak finansal kriz dönemlerinde gördüğümüz bu hareketler hala piyasaları etkiliyor.
Borsaların rekor seviyelerde olması göz ardı edilmemesi gereken bir gerçek, ancak asıl konu derinde olanlar ve piyasalar arasında güçlenen bağlar. Önümüzdeki dönem de konuşulacak olanlar bunlar.
BloombergHT
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder